EĞRİOVA YAYLASI'NDA EKO TURİZM
"Rio'da 3-14 Haziran 1992'de gerçekleştirilen "Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın sonunda elde edilen Gündem 21 adlı eylem planında dağlar, duyarlı eko sistemler olarak belirlenmiştir. Gündem 12'de dağlar aynı zamanda önemli bir su, enerji ve biyolojik çeşitlilik kaynağı olarak tanımlanmış; küresel ekonominin korunması açısından büyük önem taşıdıkları vurgulanmıştır.
Ülkemizde dağlık alanlar ile yaylalar arasında konumsal bir ilişki bulunmamaktadır. Çünkü yayla, Türkiye'nin her bölgesinde yazın çıkılıp oturulan serin yer, dağların üzerindeki yazlık yerleşim ya da sazlık mera olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla ülkemiz koşullarında, dağ ve yayla eko sistemlerinin birlikte ele alınması gerekmektedir.
Söz konusu alanların kazandığı önem, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılının hem "Uluslararası Dağlar Yılı" hem de 'Uluslararası Eko Turizm Yılı' ilan edilmesi ile daha da belirginleşmiştir. Çünkü, doğaya dönük turizm için iyi bir potansiyel oluşturan yaylalar, zengin kültürel özelliklere sahip yerel toplumlarıyla da ziyaret ettikleri yörelerin özelliklere sahip yerel toplumlarıyla da ziyaret ettikleri yörelerin değerlerine saygılı ve ilgili, doğaya karşı sorumlu kitlesi için bulunmaz alanlardır.
Tübitak-Ydabag (Yer Deniz ve Atmosfer Bilimleri Araştırma Grubu) tarafından desteklenen 'Eğriova Yaylası Örneğinde Yönetim Planlaması' konulu proje bu bakımdan oldukça önemlidir. Peyzaj Mimarlığı, Botanik, Coğrafya ve Jeomorfoloji gibi meslek disiplinlerinin ortak çalışması olan bu proje, Ağustos 2000- Subat 2002 tarihleri arasında tamamlanacaktır.
Çalışma alanı olan Eğriova Yaylası, Ankara'nın Beypazarı İlçesine yaklaşık 13 km uzaklıkta yer olan Karaşar Beldesi halkınca kullanılmaktadır. Karaşar, İç Anadolu'nun Yukarı Sakarya Bölümünde yer almakta olup, denizden yüksekliği 1356 metredir. Eğriova yayla serisinde ise, bu yükseklik 2000 metreye kadar çıkabilmektedir. Yayla Ankara'ya oldukça yakın konumlanmış olmasına rağmen Ankara halkının büyük bir çoğunluğu tarafından bilinmemektedir. Eğriova Yaylası oldukça doğal bir ortamdır. Başta kardelen, çiğdem, sümbül gibi feofitler olmak üzere değişik flora örneklerini ve kara leylek, tilki, ayı, geyik gibi fauna örneklerini bünyesinde barındırmaktadır.
Eğriova Yaylasının doğallığını sürdürmesindeki en büyük etmenlerden biri, doğaya saygılı ve onunla uyum içinde yaşayan Karaşar halkıdır. Karaşar'da genç nüfus genellikle, öğrenim görmek ve iş bulmak amacıyla köyden göç etmek zorunda kalmıştır. Ancak yöre ile bağlarını koparmayan genç nüfus, hemen hemen her ay ya da iki ayda bir Karaşar'a gitmekte; yaz aylarını ise yaylada büyükleri ile birlikte çalışarak geçirmektedir.
Karaşar'da halk, hayvancılık ve ormancılıkla geçimini sağlamaktadır. Yöre halkı, yaz aylarında yaylaya göç ederek beş ay süresince yaylacılıkla uğraşmaktadır. Ancak, hayvanlardan elde edilen yumurta, süt ve süt ürünleri, ekonomik kazanç amaçlı olmayıp, daha çok Karaşar halkınca tüketilmektedir. Yılın geriye kalan yedi ayında ise, kerestelerini değerlendirerek, meyve ve sebze sandığı yapmakta; bunun yanı sıra, köye özgü çorap, heybe gibi el sanatlarıyla ek gelir elde etmektedirler. Yöredeki el sanatlarının ve hayvansal ürünlerin ziyaretçilere satılmasıyla, yörenin ekonomik durumunun iyileştirilecek olması; proje kapsamında değerlendirilecek önemli verilerdendir.
Çalışma alanı açılmadığından ve Karaşar halkı haricinde sınırlı bir kullanıcı kitlesi tarafından bilindi,iğinden; diğer yaylalarda rastlanan ve özellikle yoğun kullanım ve yapılaşmadan kaynaklanan sorunlar henüz gözlenmemektedir Eğriova Yaylası'nın turizme açılması, son derece hassas ve üzerinde önemle durulması gereken sonuçları da beraberinde getirebilir. Eğriova örneğinde Yönetim Planlaması konulu araştırmada en önemli amaçlardan biri bu sonuçları mümkün olduğunca olumlu kılmaktır. Böylesi bir projede, multidisipliner yaklaşımın yanı sıra yöre insanının desteğini almak oldukça önemlidir. Çünkü kırsal alanda gerçekleştirilen planlama çalışmalarında genellikle halkın beklentileri planlamaya aktarılmadığından uygulamada aksaklıklar söz konusu olmaktadır. Bu noktadan hareketle, halkın yörenin geleceğine ilişkin düşüncelerini almak ve planlamaya katılımını sağlamak amacıyla tartışmalı bir halk katılımı toplantısı düzenlenmesi amaçlanmış ve gerçekleşmiştir.
Tübitak-Ydabag'dan bilimsel toplantı desteği alınarak 30 Haziran-1 Temmuz 2001 tarihleri arasında çalışma alanında gerçekleştirilen "Eğriova Yaylası'nda Eko Turizm' konulu toplantı, 2002'nin 'Dünya Dağlar ve Dünya Eko
Turizm Yılı' olarak ilan edilmesi nedeni ile arazi gezisi ve halk katılımı toplantısı olması bakımından oldukça önemlidir.
Toplantının yerel halk ve yönetimlerin yanı sıra özellikle doğal alanların korunması ve sürekliliklerinin sağlanması konusunda aynı görüşü paylaşan çok değişik meslek disiplinlerini, Bakanlık temsilcilerini, gönüllü kuruluşları ve konumun uzmanlarını bir araya getirmesi ve bu durumun projeye sağlayacağı olumlu katkılar yalnızca proje elemanları tarafından değil, toplantının tüm katılımcıları tarafından da memnuniyetle dile getirilmiştir.
Kırsal planlamada oldukça önemli olmasına karşın genellikle göz ardı edilen halk katılımı toplantısının gerçekleştirilmiş olması ve bu toplantı sonucunda halkın beklentilerinin de projeye aktarılacak olması toplantının diğer önemli sonucudur. Yerel halkın desteğini almak, söz konusu projenin başarısını oldukça etkileyecektir. Çünkü kırsal alanda gerçekleştirilecek planlamalarda, sadece kısa dönemli yaklaşımı teşvik edici hatta zorlayıcı çalışmalardan çok, ikna edici yaklaşımlara sahip olmak önemlidir. Bunun yanı sıra, yaşanan sorunlara yerel halkın bakış açısıyla yaklaşmak da önemlidir. Ancak bu durumda, yerel halkın sorunların çözümünde daha istekli katkıda bulunmaları sağlanabilir. Bu nedenle çalışmaların başlangıcından itibaren alan, en az yöre insanı kadar iyi tanınmalı, en az onlar kadar değerli anlaşılmalı ve en az yöre insanı kadar sorunlarla yüz yüze gelinmelidir. Yöre insanı ve yerel otorite ile karşılıklı güvenin kurulması, ana amaçlardan biri olmalıdır. Yöre insanının tepki ve eylemlerinin etkili ve yönlendirici olduğu göz önünde tutularak, sorunlar örtbas edilmemeli, aksine sorunlara karşı karşıya gelinen çözümlere ulaşılmasının nen iyi olduğu kabul edilmelidir."
EĞRİOVA-ANKARA'NIN UZUN GÖLÜ
"Zümrüt yeşili göknar ormanını kuşanmış bir gölet, uğultuyla akan şelale, orman içerisinde uzanıp giden derin vadi ve patikalar...Kıyısındaki ahşap, taş karışımı yayla evleri ve camisiyle Trabzon'un Uzun Gölü'nü anımsatan Eğriova Göleti, Ankara'nın Beypazarı ilçesine 50 km uzaklıkta.
Üç kişi iki sarı tabelanın ayırdığı bir kavşaktaydık. Tanbelaların birinde Kıbrısçık Karagöl, diğerinde Eğriova Göleti yazıyordu. Sinan Işıldıak, "Bu mevsimde yol kapalı olur yol yakınken gel vazgeçelim, kara saplanıp kalırsak kurtaran da olmaz, sonra getiririm seni" diyordu. Gözlerimin, dağların arasında uzayan yola dikilmiş olduğunu fark etti. Beni caydıramayacağını fark etmiş olmalı. 'Hadi bismillah' deyip yavaş yavaş asfalt yoldan ayrılıp bozuk toprak yola girdik. Mayıs sonlarıydı, yemyeşil bir orman denizinde, uzanıp giden bir göletten, içinde yaşayan tatlı su kefallerinden bahsetmişti Sinan, hem de Ankara'ya 140 km mesafede. "Fakat yolu Hazirana kadar karla kaplıdır, çamur içindedir. Bu yüzden bu mevsimde pek giden olmaz" diye eklemişti. "Daha iyi ya, kimseler göle ulaşmadan bu senenin ilk ziyaretçileri biz oluruz" dedim. Karaçamların arasından geçen orman yolundan ilerleyip göknarların arasına daldığımızda yol kenarındaki jakar kütleleri de kendini göstermeye başladı. Ne de olsa Köroğlu Dağlarının arkalarında bir yerdeydik, uzaktan da olsa Bolunun havasına, ormanına bulaşmıştık. Neyse ki, bu sene fazla kar yağmamış, yol önceki yıllara oranla pek bozulmamıştı. Yolun geçtiği vadiden ufak derenin çağıltısı, ormandan yükselen reçine esanslı sabah buğusu. Uzak yoldan gelmiş ormanın küçük misafirleri, kuşların cıvıltılarıyla küçük bir göletin kıyısında ulaştık. Etrafı ahşap yayla evleriyle kaplıydı. Göletin kıyısında iki beyaz balıkçıl şaşkın şaşkın bakıyordu bize. Bu kadar erken kimseyi beklenmiyorlardı belki de. Onlar göletin üstünde daireler çizerken orman içine dağılmış evleri dolaştım. Henüz kimseler gelmemiş. Burası Çukurören yaylası ve gölü. Bizim ulaşmak istediğimiz gölete, Eğriova Göletine, Çukurören'den on kilometre sonra ulaşabildik. Tabanı sarılı eflatunlu çuha çiçekleriyle bezeli, baharın etkisiyle coşmuş orman yeşilinin ortasında uzanıp giden büyük bir göletti karşımıza çıkan. Bu kadar güzel bir yer beklemiyordum açıkçası. Etrafındaki düzlüklerde taş ve ahşaptan yapılmış birçok küçük ev ve tesisler vardı. Gölün kıyısında kahverengi taşlardan yapılmış küçük bir evin önünde angıtlar, yaban ördekleri yüzüyordu. Gölün kıyısında kahverengi taşlardan yapılmış küçük bir cami vardı. Trabzon'un yollar öncesinin o sakin, şirin Uzungölü'nü andırıyordu. Belki de etkisini en güçlü kılan, tüm ormanı yavaş yavaş kaplamaya başlayan bulutlardı. Burası, tıpkı sislerin arasında bir görünüp bir kaybolan Karadeniz yaylaları kadar güzel ve çekici bir yaylaydı. Hafiften serpiştiren yağmur damlaları eşliğinde göleti turlayıp, bendin kıyısına geldim. Baharla coşan dereler gölü taşırmış büyük bir uğultuyla yüksek bentten aşağı dökülüp derin bir vadinin kayalıkların köpürerek ilerliyordu. Vadideki patika boyunca ormana dalıp saatlerce dere kıyısında ilerledim. Vadiye inen heyelanlarla birlikte göçen ağaçlar, çürüyen dev göknar gövdeleri, ormanı kaplayan eğreltiler, yosunlar, ara sıra kulağa çalınan ürkek ayak seslerinin çıkardığı çıtırtılar insana keşfedilmemiş bir ormandaymış hissi veriyordu.
Arkadaşlarımın yanına döndüğümde iki orman bekçisiyle ateş başında sohbet ederken buldum onları. "Ormanda ayı kurt boldur; merak ettik seni, aramaya geliyorduk" dedi bekçilerden biri. Birkaç yıl önce civardaki çöp tenekelerine dadanan bir ayıdan bahsettiler. Piknik yapanların arasından geçip çöp tenekelerini devirip karıştırıyormuş. Başka ayıları da buraya ulaştırmasının, piknik yapanlara saldırmasın diye öldürmüşler. Av yasağı sıkı bir şekilde uygulandığından geyikler ve karacalar da ormanda rahatça dolaşabiliyormuş. Bir de yıllar önce bırakılan yılkı atları varmış ormanda. Her nasılsa yaşamayı başarıp güçlü bir sürü oluşturmuşlar. Vadide duyduğum sesler onlara ait olmalı diye düşündüm.
Akşam güneşin göle batışını seyredip, henüz kişi uykusundan uyanmamış, yemlerimizin tadına bile bakmayan kefallere el sallayıp ayrıldık Eğriova'dan ve akşam kızıllığına bulanmış ormanın toprak yollarına daldık. Günlüğümün köşesine not düştüm: "Bir yaz vakti mutlaka çadırla gelinip kamp yapılacak."
BEYPAZARI-KARAŞAR-EĞRİOVA ÇEVRESİNİN BİTKİ ÖRTÜSÜ
"Araştırma alanı siyasi sınırlar açısından, Ankara İli, Karaşar Beldesi, Beypazarı İlçesi sınırlarına girmektedir. Batıda Bolu İli,ne bağlı Kıbrısçık İlçesi, Kuzey ve Doğu kesimlerinde Ankara İline bağlı Çamlıdere ve Güdül İlçeleri arasında kalmaktadır. Ayrıca Türkiye Florası (Flora of Turkey and the East Aegean Island (1965-2000) kareleme sistemine göre alan A3 ve A4 karesine girmektedir.
Bu alanın bitki örtüsü, bitki coğrafyası açısından step ve orman geçiş bölgeleri olarak tanımlanmaktadır. Çalışma alanı İran-Turan Fitocoğrafik bölgesi ile Avrupa-Sibirya Fitocoğrafik bölgesi arasında geçiş oluşturmaktadır. Buna göre alan, bu fitocoğrafik bölge elemanlarının karışımından oluşan bitki örtüsüne sahiptir. İran-Turan Fitocoğrafik bölgesinde kuralçık karakterdeki otsu ve küçük ağaççıklardan oluşan türler hakimdir. Avrupa-Sibirya Fitocoğrafik bölgesini temsil eden türler ise, nemli iklime adapte olan otsu türler ile geniş yapraklı ve ibreli orman ağaçlarından oluşur.
Çalışma bölgesinin sınırları göz önüne alındığında, denizden yüksekliğinin 900-1700 metre arasında değiştiği görülmektedir.
Karaşar Beldesinin kuzey kesimindeki vadinin başlangıcından kayalık yamaçlarda küçük ağaççık grupları halinde, Rosaceae (Gülgiller) familyasına ait elemanlar bulunmaktadır. Bu elemanlar; Prumus (Erik), Cerasus (Kiraz), Crataegus (Alıç), Rosa (Kuşburnu), Pyrus (Armut)'tur. Bu grup içindeki Alıç ve Kuşburnu bireyleri yol boyunca ve step bölgelerinde değişik yoğunluklarda görülmeye devam etmektedir. Ayrıca bu kayalıklar üzerinde Brassicaceae (Hardalgiller) familyasına ait cinslerden de, arabis, Alyssum, Cardaria, Thlspi, Capsella türlerine rastlanmaktadır. Bunların yanı sıra Centranthus (Valerianaceae), Campanula (Campanulaceae), Asteraceae familyasından Senecio, Anthemis, Tanacetum, Tussilago (Öksürük otu) cinsleri, Fabaceae (Baklagiller) Vicia ve Lathyrus cinsleri, Lamiaceae (Ballıbabagiller) familyasından Baltota ve Acutellaria, Verbascum (Scrphulariaceae) türleri bulunmaktadır. Yol boyunca Apiceae (Maydonozgiller) familya üyeleri görülmektedir.
Su kenarına yakın kesimlerde salix (Salicacea-Söğütgiller) üyeleri baskın ağaç türü olarak göze çarpmaktadır. Su kenarına yakın nemli alanlarda ise şu gruplar görülmektedir. Equisetum (At kuyruğu), Adianthum (Venüs saçı), Ramunculus (Ranunculaceae, Düğünçiçekgiller), Primula (Primulaceae-Çuhaçiçeğigiller), Veranica (Scrophulariaceae), Epilobum (Onagraceae) cinsleri yer almaktadır.
Kayalık bölge ve yamaçlarda yoğun olarak, görsel güzelliğe sahip Galanthus (Kardelen) türü göze çarpmaktadır. Su kenarındaki çayırlık ve sert toprakta soğanlı bir bitki olan Muscari (Arap sümbülü) yetişmektedir.
Karaşar-Çukurören-Belenova bölgeleri çevresinde hakim ağaç türü olarak Pinus nigra subsp, pallasiana (Karaçam) yol boyunca görülmektedir.
Çukurören Yaylası çevresindeki alanda çalımsı gruplar halinde Juniperis (Ardıç) ve Berberis (Karamuk) bulunmaktadır. Çayırlık alandaki otsu elemanlar ise şunlardır: Fabceae familyasından Vicia, Lthyrus, Coronilla, Lotus, Trifoliam (Yonca-Üçgül), Medicago cinsleri, Lamiaceae familyasından Nepeta, Salvia (Adaçayı) ve Ballota cinsleri, Papaveraceae (Gelincikgiller) familyasından Chelidonium (Kırlangıçotu) ve Glaucium cinsleri bulunmaktadır. Yumrulu ve soğanlı bitkiler olarak; Liliaceae (zambakgiller) familyasından Galanthus, Muscari Gagea cinsleri ve Iridaceae (Süsengiller) familyasından Crocus (Çiğdem) cinsi ilkbahar mevsiminin başlangıcında baskın bir örtü ile dikkat çekmektedir.
Gölet çevresinde ise Poaceae (Buğdaygiller) familyası üyeleri çayır ekosistemini meydana getirir.
Çukurören mevkii ile Belenova yaylası arasındaki bölgelerde Karaçamın yanı sıra Pinus Sylvestris (Sarıçam) 1650-1700 metrelerde yayılış göstermektedir. Aynı bölgede bulunan kayalık orman açıklıklarındaki dar bir alanda ise Liliaceae familyasına ait Tulipa (Lale9, Allium (Doğal soğan) ve Merendera cinsleri yayılış göstermektedir.
Belenova Yaylası yaklaşık 1600 metre yüksekliğe sahiptir. Bu bölgede taşlık step karakterlerindeki çayırlık bölge geniş yer tutmaktadır. Bu çayırlık ile orman geçiş alanlarında çalı formunda Jeniperus ve Berberis cinsleri görülür. Çayırı oluşturan elemanlar şunlardır: Poaceae üyelerinden Lolium, Hordeum (Arpa), Poa (Çim), Festuca (Çim), Bromus, Alopeccurus, Stipa cinsleri ve Scrophulariaceae familyasından Pedicularis göze çarpmaktadır.
Belenova Yaylası ile Eğriova Yaylası arasında kalan bölgelerde 1700 metreden itibaren Pinus sylvestris (Sarıçam) ve Abies nordmaniana ssubp. Bornmüelleriana (Uludağ Göknarı) bireyleri karışık orman oluştururlar. Yol boyunca bulunan orman kenarında Astragalus (Fabaceae-Geven) ve soğanlı bitki Ornithogaahum (Lilliaceae-Tükrükotu) bulunmaktadır.
Eğriova Yaylası ve çevresi step karakterindendir. Burada yükseklik 1500 metreye inmektedir. Karakteristik step türlerinin yanı sıra gölet içerisinde sucul bitki olarak şu cinsler görülür. Leemne (Lemnaceae-Su Mercimeği), Polygonum (Polygonaccac-Su Sümbülü).
Su kenarında kökleri su içinde olan cinsler; Cyperaceae familyasından bataklık-sazlık üyelerinden olan Cyperus ve Carex (Ayak otu), Juncaccac familyasından Juncus (Kofa bitkisi), Ranunculus (Su düğünçiçeği) dir.
Gölet çevresinde tabanda ise nemli alanları tercih cinsler yer almaktadır. Bunlar: Scrophularia (Sccrophulariceae), Ornithogalum Myosotis (Boraginaccac-Unutmabeni), Trifolium (Yonca-Üçgül), Veronica (Venüs Çiçeği), Potentilla (Rosaceae-Beşparmak otu) dur.
Eğriova-Çatal Ören arasında ve çevresinde taban suyu yüksek çayırlıklarda ilkbahar mevsiminde Ranuncculus (Düğün Çiçeği) üyeleri baskın sarı renkli örtü oluşturmasıyla dikkat çekmektedir. Ayrıca bu bölge hayvan otlağı olarak da kullanılmaktadır.
Çatal Ören bölgesinde Pinus nigra subsp. Pallusiana (Karaçam) yoğun orman örtüsü oluşturmaktadır. Orman örtüsü altındaki nemli yerlerde Urticaccac familyasından Urtica (Isırgan otu), Fragaria (Rosaccac) Çatal Ören ile alanın kuzeydoğusunda yer alan Meler Boğazı yayla yerleşim bölgesi arasındaki çayırlık ve step vejetasyonu içerisinde şu cinsler belirgin olarak bulunur: Lamium (Lamiaccac-Ballıbabagiller), Euphorbia (Euphorbiaceae-Sütleğen), Trifolium, Sanguisorba (Rosaceae-Çayır düğmesi), Scrophularia (Scrophulariaccac), Ranunculus, Poaccac üyelerinden ise Feztuca, Poa, Dactylis, Koeleria'dır.
Bitki zenginliği oluşturan türler, yayılış alanları açısından insan tahribatına duyarlıdır. Yayla kesimlerindeki yapılaşmanın artmasıyla türlerin devamlılığı tehdit altına girebilir. Özellikle geofit (yumurta soğanlı, çok yıllık bitkiler) grubuna giren türler, bu faktörlerden daha fazla etkilenebilir. Çünkü geofitler yumru ve soğan ve vejetatif kısımlarıyla daha kolay üreyebildiklerinden, bu kısımlarının ortadan kalkması çoğalmalarını engeller. Görsel açıdan güzellik oluşturan geofitlerin korunması alan açısından önemlidir."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder